Ana Sayfa  /    /  Şemdinli bir komplo muydu?
  • Facebook da Paylaş
Şemdinli bir komplo muydu?
  • 01-01-1970
  • 0 yorum
  • 4052 okunma
Bir istihbaratçıdan Şemdinli Analizi-1

İstihbaratçı gözüyle hiç bir şey olayın ilk anı kadar net ve kıymetli değildir. Üstünden zaman geçtikçe herşey gibi gerçekler de küllenir ve solar. İnsan kendi yaşadığı, hadiselerde bile dış etkilerle sonradan ikileme düşebilir. Bu nedenle ilk ifadeler, ilk deliller ve ilk tesbitler altın değerindedir. Herşey değişebilir ama bunlar değişmez. Hukukçu ve İstihbaratçıların dosyaları son sayfadan okumaya başlama sebebi budur.

Üstünden bir aydan fazla zaman geçen Şemdinli olaylarını bu gerçek ışığında analiz edeceğim.

Şemdinli olayları sıcaklığını kaybetmeden ileri sürülen sorulardan en akla yatkın olanı şuydu: “Resmi bir araçla güpegündüz bombalama yapmak ve yakalanmak profesyonelliğe uyar mı?”

Daha ilk duyduklarında olayın komplo olduğuna inanmak isteyenler için iyi bir sığınak olan ve çokça taraftar toplayan bu yaklaşımın atladığı tutarsız noktalar vardır. Bu sorudan önce şu sorulara cevap verilmesi gerekir:

1- Son bir ay içerisinde ardında ölü, yaralı ve büyük maddi hasarlar bırakan ondan fazla bombanın patladığı ve hiçbirinin sorumlusunun yakalanamadığı küçük bir ilçeden bahsediyoruz. Bu patlamalar, giriş ve çıkışları jandarmanın sıkı kontrolü altında bulunan, ilçe güvenliği de emniyet tarafından sağlanan Şemdinli’deki İlçe Jandarma Komutanının ve İlçe Emniyet Müdürünün başarısızlığını itiraftan başka nedir?

2- Ne o zaman ne de şimdi yukarda belirtilen yetkililer hakkında yapılan resmi bir soruşturmayı bilmiyoruz. Acaba neden?

3- Bagajında kalaşnikof ve el bombaları ile Şemdinli sokaklarında kim bu kadar rahat dolaşabilir?

4- Olayların seyri kolluk güçleri arasında bir koordinasyon zaafiyetini göstermiyor mu? Birbiri ardına, fevkalade büyük olaylar yaşamış bir ilçede emniyet-jandarma koordinasyonuyla olayların üzerine gidilmesi neden ihmal edilmiştir?

5- Güpegündüz böyle bir işe girişmek, daha önce de defalarca yapılmasına rağmen hiç yakalanmamış olmanın getirdiği devleti dikkate almama rahatlığından mı kaynaklanmaktadır? Kuşkusuz, kolluk kuvvetleri görevini zamanında yapmazsa bu tür sonuçlar her zaman doğar. Failleri bulunamayan olayların devletten bilinmesi devletimiz açısından sürpriz değildir. O halde soruyu yeniden soralım; Kolluk kuvvetleri (emniyet-jandarma) ve MIT koordine içinde failleri yakalamak için ne yaptı? Yapmadıysa, ilgili olanlar görevi ihmalden dolayı soruşturmaya maruz kaldılar mı? Kalmadılarsa, zanlı konumuna itilen devlet aleyhindeki şüpheler körüklenmiş olmayacak mı?

6- Bir ay içinde defalarca bombalarla sarsılmış bir ilçe halkının sokaktan her geçeni takip etmek için sinir uçları yeterince uyarılmamış mıdır sokaktan her geçeni izlemek için? Halkın bir anda nasıl toplandığını ve patlamanın ardından ekip otosuna yönelmesine bu açıdan da bakmak lazım değil mi?

8- Jandarma personelinin, bir astsubay olmasına rağmen, kendisini tartaklayanlara “Ben Emniyettenim” demesini nasıl yorumlamak gerek ? Ardında pek çok soru işareti olan bu tavrın sorgulanması gerekmez mi ?

9- Televizyonlarda gösterilen, istihbaratçıların halk tarafından yakalanması görüntülerindeki çekim kalitesizliği halk içinden birinin amatör kamerayla çekip Roj TV’ye ulaştırdığını düşünmeye engel değildir. “Roj TV hemen nasıl oraya geldi ve yayın yaptı?” sorusunu sorarken video çekimi yapan cep telefonlarının elden ele gezdiği bir zamanda bu soruya çok farklı yanıtlar verilebileceğini de düşünmek zorundayız.

10- Savcının, yakalanan araç üzerindeki keşifi sırasında başka bir jandarma görevlisinin saldırıya maruz kalması sonucu bir kişinin ölümüne sebep olacak şekilde ateş açtığının söylenmesi, “Kargaşa çıkartarak ekip aracında bulunan kalaşnikoflar, el bombaları, gizli dosyalar ve gizli notların bulunduğu ajandayı araçtan alabilmek için yapılmış bir plan olamaz mı?” sorusunu akla getirmeyecek midir? Böyle bir plan delilleri yok ederek savcıyı görev yapamaz hale getirmek amaçlı olamaz mı?

Bu vb. sorular daha da uzatılabilir ancak bir fikir verdiğini düşünüyorum.

“Aynı anda iki bomba atılabilir mi?” gibi akıldan uzak soruya meraklıları için bir iki satır yazacağım. El bombaları, savunma ya da taaruz olmasına, cinsine, yapısına, ateşleyicisine ve diğer pek çok teknik özelliklerine bağlı olmakla birlikte pimin çekip atılmaları ve patlamaları arasında belli bir süre vardır ve bu an az 8-10 saniyedir. Kaldı ki, pim çekilse bile pim kolu bırakılmadıkça ateşleyici devreye girmediği için bomba patlamaz. Dolayısı ile değil iki, üç el bombası dahi bir kişi tarafından atılabilir.

Olay sıcaklığını kaybetmeye başlayıp ilgili istihbaratçıların tutuklanması sonrasında ortaya atılan fikirler ise daha profesyonelceydi. Bunlardan, yabancı istihbarat örgütleri bağlantısı gibi iddialar tutanaklara dahi girdi. Olayın üzerine kalın bir sis perdesi çekme çabaları sonucunu veriyordu. Şemdinli olayları karşısında dik duran, sorgulayan kesimler dahi “acaba” demeye başlamıştı.

Hep içiçe yaşadıkları için Türk insanının komplolora alışıklığı, CIA, MOSSAD ya da MI5 gibi bir kaç istihbarat örgütünün adı anıldığında bütün suçu onların üstüne yıkmanın psikolojik rahatlığı ile birleşince yeni sonuçlar doğar gibi oldu.

Bu sonuca yönelik olarak çoğu gazeteci ve aydının mail kutusuna gönderilen elektronik postalarda İngiliz Gizli Servisinin Bağdad Bürosu elemanları ve terör örgütü PKK’nın ortaklaşa tertiplediği “Şemdinli komplosu”nun ayrıntıları vardı. Buna göre Jandarma ve Jitemin Güneydoğudaki başarılı çalışmalarından rahatsız olan MI5 bu komplo ile Jitemi çökertmeyi hedeflemişti.

“İstihbarat raporu” olarak bizim elimize de ulaşan bu bilgiler arasında muhbir E.P. İranlı işadamı S. P. S. gibi isimler bu kişilerin iş, cep ve uydu telefonlarının numaraları vardı. MI5 tarafından provokasyon ve organizasyon masrafları için 700 bin dolar harcandığı da bilgiler arasındaydı. Bu paranın 5 Eylül’de bölgedeki sivil toplum örgütlerine, TAYAD, DTH, Merkür TV, Welat, Roj TV, Yüksekova, Özgür Gündem Gazetesi, DEHAP temsilcileri, PKK, bazı muhtarlar, belediye başkanları, vekil öğretmen ve imamlar ve diğer kamu görevlilerine dağıtıldığı iddia ediliyordu. Tabi bu kadar parayı alan kişiler bir anda Şemdinli’de ayaklanıveriyordu!

Kendi içindeki çelişkilerle devam eden rapor bu komplonun, ABD ve İngiltere’nin Suriye’ye yapacağı harekatın alt yapısını hazırlamak ve Türkiye’yi Suriye ve İran’a karşı kullanmak için yapıldığını iddia etmeye kadar uzanıyordu.

İçinde bol miktarda istihbarat teşkilatı adı, isimler ve telefon numaraları geçen raporda Şemdinli’de atılan bombalara ait olduğu ileri sürülen seri numaraları da bulunuyordu: LOS FMP 156 ve LOS FMP 158. Bu bombaların daha önce öldürülen bir PKK’lının envanterinde yazılı olduğu belirtilerek bir komplonun kesin olduğu kanıtlanmaya çalışılıyordu.

Jandarma görevlileri o gün Şemdinli’ye muhbir ile buluşmak için çağrılmış ve başkalarının attığı bomba sonrasında suç bu masum devlet görevlilerinin başına yıkılmıştı. Böylece Jandarma, TSK ve Türkiye yıpranacak ve bölgede konuşlanmış İngilizlerin eli güçlenecekti. Bu akıl almaz senaryoya göre, Şemdinli öyle bir cevherdi ki, gerçekleştirilen bu komplo sayesinde Kuzey Irak, İran ve Suriye dahil bütün bir bölge için kurgulanan planın başlangıcı yapılmış olacaktı.

Elektronik postalara düşen bu raporlarla ileri sürülen karşı tez irdelenebilir. Profesyonel kuruluşların bu tarz planları başarıyla uygulamaları da mümkündür. Zaten yancı istihbarat teşkilatlarının Türkiye’de faaliyetlerde bulunduklarını inkar etmek, görmezden gelmek mümkün değildir. Ancak, Jandarma İstihbaratının “iş üstünde” yakalandığı Şemdinli olaylarını yabancı teşkilatların yaptığını belgelemeye çalışarak JİTEM’i aklama çabası tutarlı değildir. Jandarma İstihbarat elemanları arabalarında yakalattırdıkları şeylerle aklanamayacak hale gelmişlerdir.

Şu soru, yabancı istihbarat servislerinin başka bir ülkede yapmak istediği operasyonlarda gereksinim duyduğu şeyleri bilen kişilerin aklında her zaman var olacaktır: “Eğer bu olayı yabancı servisler yaptıysa, onlara adeta pas atar gibi arabanın bagajını doldurarak önlerine atan Jandarma ya da TSK içindeki ‘yabancı’ kişi kim?”

Bu konudaki ciddi bir soru ve sorun da şudur: Türk Jandama istihbaratçıları böyle oyunlara kolaylıkla gelebiliyor ise insanların aklına gelebilecek olan “Jitem yabancı teşkilatların oyuncağı mı oldu” sorusunun cevabı nedir?

Olayların diğer “aday zanlısı” kanlı terör örgütünün huzur ve güveni zedeleyici eylemleri bölgede her zaman oldu. Fakat, eğri oturup doğru konuşmak gerek. Küçücük bir kasabada bir ay içinde 15 bombayı PKK patlatabilir mi? Eğer bunu yapabiliyor ise kolluk kuvvetleri ve MİT orada hangi amaca hizmet ediyor? Şu çok açık ki Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı yanlış yerde iz sürüyor.

Bunları yazarken terör örgütünün ekmeğine yağ sürdüğümü düşünenler olabilir, ama yanılıyorlar. Mehmetçiğimizi şehit eden; eşlerini dul ve çocuklarını yetim bırakan çevremizdeki bu teröristlerle hesabımızı elbette göreceğiz ama önce iliklerimizde dolaşan terörü temizlemeliyiz.

Devlet kurumlarından hiç biri, Astsubay Ali Kaya’nın “Emniyettenim” diyerek başka bir kurumu zan altında bırakma eğiliminde olduğu gibi, JİTEM ya da JİT adını kullanarak çalışan ne idüğü belirsiz kişi ya da kurumlar kadar ordumuza ve devletimize zarar ver(e)medi. TSK da bunların istismarını önleyici tedbirler almak suretiyle, yıpranmaya engel olacak adımlar atmayınca istismarcıları zımnen koruyucu rolü üstlenmiş gibi oldu.

Hayatında el bombası nedir, görmemiş, kişileri bomba seri numaraları vererek, muhbir isimleri ve telefon numaraları göstererek büyülemek mümkün olabilir. Korkutucu istihbarat raporları düzenleyerek, o raporlarda çeşitli yabancı teşkilat isimlerini bol bol sıralamak suretiyle etkili de olunabilir ise de, bunların hiç birisi gerçekler karşısında dayanacak kadar güçlü ve inandırıcı değildir.

Bir sonraki mektubumda işte bu gerçekleri analiz etmeye çalışacağım.

Saygılarımla.

Bir istihbaratçı

aloihbar

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Haberler
MAKALELER YAZARLAR
GAZETE İLK SAYFALAR
HAVA DURUMU


RIZE

KÜNYE   I  REKLAM   I  İLETİŞİM   I  SİTENE EKLE   

Yasal uyarı : Sitemizdeki tüm yazı, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır. © 2015

UA-64.669.133-1